Sinop, Karadeniz Bölgesi’nin en uç noktasında yer alan ve Türkiye’nin en kuzey ucu olan İnceburun’a ev sahipliği yapan huzur dolu bir sahil şehridir. Doğal güzellikleri, tarihi yapıları, sakin atmosferi ve etkileyici manzaralarıyla hem doğaseverler hem de kültürel gezilere ilgi duyanlar için ideal bir destinasyondur. Antik çağlardan günümüze uzanan köklü geçmişi, Sinop’u yalnızca bir tatil yeri değil aynı zamanda keşfedilecek bir açık hava müzesi hâline getirir.
Ziyaretçilerine hem denizle iç içe huzurlu bir tatil hem de tarihi dokularla zenginleşmiş bir kültür turu sunan Sinop, doğal parkları, şelaleleri, kaleleri ve müzeleriyle dikkat çeker. Hamsilos Koyu’ndan Erfelek Şelaleleri’ne, Sinop Kalesi’nden İnceburun Feneri’ne kadar uzanan bu zengin gezi rotası; yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek, tarihî yapıları incelemek ya da sadece doğanın tadını çıkarmak isteyen herkes için unutulmaz deneyimler vaat eder.
1. Sinop Kalesi – Sinop yarımadasını çevreleyen antik surlar. Kent manzaraları harika.
2. Sinop Tarihi Cezaevi (Eski Cezaevi) – “Anadolu’nun Alcatraz’ı”, cezaevi müzesi olarak ziyaret edilebilir.
Sinop Tarihi Cezaevi, kentin en çarpıcı tarihi yapılarından biri olan Sinop Kalesi’nin iç kalesinde yer alır. Bu yapı, M.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak 1560 yılına kadar zindan olarak kullanılmıştır. 1887 yılında modern bir cezaevi haline getirilen yapı, Osmanlı döneminde inşa edilen ilk taşra hapishanelerinden biridir. U‑planlı mimarisi, 28 koğuşu, iki katlı yapısı ve bitişiğindeki hamamıyla dikkat çeker. Sinop Cezaevi, 1997 yılında kapatılmış ve 1999’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilerek müze olarak ziyaretçilerin ilgisine açılmıştır.
Günümüzde “Anadolu’nun Alcatraz’ı” olarak anılan cezaevi; çok katmanlı tarihi, kaçılması neredeyse imkânsız yapısıyla dikkat çeker. Sinop Kalesi’nin iç kale burçlarının gerisinde, denize çok yakın ve dört bir yanı yüksek duvarlarla çevrili bir konumda olan cezaevi, Evliya Çelebi’nin “kuş bile uçurtmazlar” şeklindeki tanımıyla da ünlüdür. Yapılan restorasyon çalışmaları sonrası müze olarak düzenlenen cezaevi, ziyaretçilere mahkum hücreleri, işkence alanları, koğuşlar ve üretim atölyeleri gibi bölümleri gezme imkânı sunduğu gibi, bir dönem burada kalan Sabahattin Ali, Nazım Hikmet gibi önemli düşünce insanlarının bu mekândan ilham alarak eserler üretmesiyle kültürel hafızada özel bir yer edinmiştir.
3. Pervane Medresesi – 1265 yılında yapılmış Selçuklu dönemi medresesi. Şu anda el sanatları çarşısı.
Pervane Medresesi, 1260’lı yıllarda Selçuklu veziri Muînüddin Süleyman Pervâne tarafından, Sinop’un Rumların elinden geri alınmasının anısına inşa edilmiştir. Yapım yılı baz kaynaklara göre 1262 ya da 1265 olarak geçer; yapı, kuzey–güney doğrultusunda 38 × 28 metre ölçülerinde dikdörtgen planlıdır ve Anadolu Selçuklu medrese mimarisinin tipik bir örneğini temsil eder. Güney cephesindeki ana giriş, süslü bir mermer portalden oluşur ve hemen yanında odalar yer alır. Avlunun doğu ve batı cephelerinde kemerli revaklar ve arkasında beşer öğrenci hücresi bulunmaktadır. Avluya hâkim konumdaki sekizgen şadırvan, medresenin estetiğine zarif bir dokunuş katarken, Gazi Çelebi ve kızının türbeleri de burada yer alır.
Cumhuriyet sonrası dönemde medrese işlevini yitirmiş, 1932–1970 yılları arasında arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği bir depo ve müze olarak kullanılmıştır. 2002 yılında Sinop Valiliği’ne tahsis edilen yapı, günümüzde el sanatları çarşısı kıvamında işletilmekte; içinde yöresel ürünlerin satıldığı dükkanlar, kafeler yer almakta ve ziyaretçiler açısından hem tarih hem kültür hem de alışveriş açısından cazip bir rota oluşturmaktadır.
4. Alaaddin Camii – 13. yüzyıldan günümüze ulaşan Selçuklu eseri cami.
Alaaddin Camii (diğer adıyla Ulu Camii), 13. yüzyıldan kalan, Selçuklu dönemine ait görkemli bir yapı olarak Sinop şehir merkezinde yer alır. Evkâf kayıtlarında, 1214 yılında Sinop’un fethinden hemen sonra Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından inşa edildiği kabul edilir; ancak daha sonra Pervâne Muinüddin tarafından 1267–1268 yıllarında, mevcut kitabeler esas alınarak yeniden inşa edildiği de güçlü bir hipotezdir. Cami, kuzeyden 12 metre yüksekliğinde surlarla çevrili, 66 × 22 m² yapı üzerinde 66 × 44 m² avluya sahiptir. Avluya üç kapıdan girilir ve iç mekanla avlu beş kapıyla bağlantılıdır. Yapıyı karakterize eden üç büyük kubbe ve ikişer küçük kubbe, klasik Selçuklu dönemi “enine nefli, geniş avlulu” cami tipolojisini yansıtır.
Mimari detaylarda Selçuklu estetiği dikkat çeker: mermer mihrap üzerindeki girift süslemeler ve zencirek motifleri, Candaroğlu dönemi eserleriyle paraleldir. Orijinal, yüksek sanat değeri taşıyan minberin bir kısmı, 19. yüzyıldaki yıkılma sonrası İstanbul’daki Çinili Köşk’e taşınmıştır; günümüzde camide yer alan minber ise ahşap olarak yeniden yapılmıştır. Cami, tarih boyunca birçok kez onarımdan geçmiş olup, son hali 2008–2009 restorasyonuyla güncellendi ve hem inanç hem kültür turizmi açısından bölgedeki önemli yapıların başında gelir.
5. Balatlar Kilisesi – 7. yüzyıla ait Bizans dönemi bazilika, tarihi kalıntılarla önemli bir açık hava alanı.
Balatlar Kilisesi (Sinope Koimesis Kilisesi) Sinop Ada Mahallesi’nde, 3.062 m²’lik bir alanı kaplayan, MS 660 yılına tarihlenen erken Bizans dönemi dikdörtgen planlı bir bazilikadır. İlk yapımında muhtemelen bir Roma hamamı olan bu yapı, 6–7. yüzyıllarda kiliseye dönüştürülmüş, daha sonra özellikle 11–13. yüzyıllarda tahıl deposu olarak, Osmanlı döneminde ise yerel Hristiyan halkın kullanımına açık bir manastıra evrilmiş; 1920’lere kadar ibadete ve mezarlık olarak da kullanılmaya devam etmiştir. Yapının iç kısmında yer alan freskler—İsa, Meryem ve aziz tasvirleri—zaman içinde büyük ölçüde yıpranmış olsa da bazılarının halen izleri görülebilmektedir.
2009 yılından bu yana Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Türkiye tarihi kuruluşları tarafından yürütülen arkeolojik kazılar özellikle dikkat çekicidir. Kazılar sırasında mozaikler (örneğin “refrigerium” sahneli panolar) ortaya çıkarılmış, mozaiklerin 4–5. yüzyıla ait opus tessellatum tekniğiyle yapıldığı belirlenmiştir. Ayrıca arkeologlar binaya ait “kutsal” taş parçaları ve insan iskeletleri ile birlikte bir kedinin gömülü olduğu mezar odaları da keşfetmiş; bu, Bizans döneminde hayvan–insan ilişkileri hakkında eşsiz görüşler sunmuştur. Günümüzde ziyaretçilere sınırlı açılır alanlarda sunulan bu yapı, Birçok dönemi bir arada barındıran nadir ve aydınlatıcı bir arkeolojik ve tarihi zenginliği temsil eder.
6. Arslan Torun Konağı & Etnografya Müzesi – Osmanlı döneminden kalma konak, kültürel ziyaretler için ideal.
Arslan Torun Konağı & Etnografya Müzesi (diğer adıyla Aslantorunlar Etnografya Müzesi), Osmanlı dönemine ait zarif bir sivil mimari örneği olan ve 1890 yılında inşa edilmiş üç katlı tarihi bir konaktır. Zemin katı kesme taşla, üst katları ahşap karkas ve tuğla dolgu şeklinde yapılan bu yapı; simetrik oda düzeni, geniş sofa, çıkmalar ve özenli kalem işi bezemeleriyle dikkat çeker.
Ziyaretçiler, konağın her katında farklı temalarda düzenlenmiş bölümleri gezebilir. Zemin katta, Sinop ve Boyabat evlerinin yer aldığı galeri, mutfak ve köy odası sergisi yer alır. Birinci katta dokuma tezgâhları, takılar, kılıç gibi yöresel eşyalar; ikinci katta ise salon ve etrafında planlanmış odalarla, geleneksel konak yaşamı canlandırılır.
Bu müze, sadece Osmanlı konak mimarisi açısından değil; geleneksel Türk konak kültürü ve Sinop yöresine ait yaşam biçimi, el sanatları ve eşya kullanımı bakımından da büyük önem taşır. Müze, ücretsiz olarak halka açıktır ve özellikle iç dekorasyondaki süslemeler nedeniyle ziyaretçiler tarafından övgü alır. Ayrıca, Anadolu Ajansı’na göre müze, 3.000’den fazla eseri içinde barındırmakta ve Türk konak misafirlik kültürünü yaşatmaktadır.
7. Sinop Arkeoloji / Sinop Müzesi – Bölgedeki farklı dönemlere ait eserler sergileniyor.
Sinop Arkeoloji / Sinop Müzesi, bölgedeki 5.000 yıl öncesine uzanan köklü tarih katmanlarını ve birçok farklı medeniyeti yansıtan eserleri bünyesinde barındıran kapsamlı bir arkeoloji müzesidir. Müze, 1921’de başlayan müzecilik faaliyetlerinin devamı olarak, 1941’de ilk binasında halka açılmış, 1970’te merkezdeki yeni müze binasına taşınmış ve 2006 yılında modern sergileme anlayışıyla yeniden düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Müzede ziyaretçiler hem açık hava hem iç alanlarda sergilenen birçok döneme ait eserleri görebilir. Açık hava bölümünde, Sinop’ta bulunan antik Serapeum tapınağı kalıntıları, 1395 tarihli Sultan Hatun Türbesi ve çeşitli mimari parçalar, taş sütunlar ve lahitler yer alır.İç mekânlardaki teşhir salonları şöyle yapılandırılmıştır:
Küçük Eserler Salonu: Erken Tunç Çağı’ndan Bizans’a kadar uzanan kronolojik sırayla sergilenen kaplar, metal aletler, vazolar, terrakotta figürinler, cam malzemeler ve mimari parçalar içerir.
Taş Eserler Salonu: Anadolu’nun en eski Arkaik dönem mezar stelleri, “geyiği parçalayan aslanlar” temalı mermer heykel grupları ve bir denizciye ait lahit gibi dikkat çekici eserler bulunur.
Sikke Bölümü: Sinop’ta basılmış ilk gümüş sikkeler, şehir sikkeleri, Ordu ve Gelincik hazinelerine ait koleksiyonlara ilaveten Bizans ve Selçuklu dönemi paraları sergilenir.
Ikon Salonu: Bizans dönemine ait kiliselerden getirilen altın yaldızlı veya fresk şeklindeki ikonalardan oluşur; bu ikonalar Rusya ve Kıbrıs’ta bulunanlarla stil açısından benzerlik gösterir.
Amphora Salonu: 1994–2000 yılları arasında yürütülen Fransız–Türk kazı projeleri sonucunda bulunan amphora üretim atölyeleri, fırınlar ve ticaret alanlarına ilişkin sergiler, Sinop’un antik dönem ekonomisine ışık tutar.
Sinop Arkeoloji Müzesi, sadece arkeolojik eserleri bir araya getirmekle kalmaz, aynı zamanda Sinop’un antik dönem ticaret yollarından dinsel mimarisine kadar uzanan zengin kültürel geçmişini adım adım gezen bir zaman tüneli sunar. Küçük-orta ölçekli bu müze, bir saatte rahatlıkla gezilebilecek ferahlıkta ve bilgi dolu sergi alanlarıyla hem yerli hem yabancı ziyaretçiler için önemli bir duraktır.
8. Serapeum Kalıntıları – Sinop Arkeoloji Müzesi bahçesinde yer alan antik tapınak kalıntısı.
Serapeum Kalıntıları, Sinop Arkeoloji Müzesi’ndeki açık hava bölümünde, müzenin güneybatı köşesinde yer alır. Helenistik döneme ait bu tapınak, M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilmiş olup, kazılar sırasında bulunan yazıtlarda Eski Mısır–Helenistik birleşik tanrı Serapis’e adandığı anlaşılmıştır. Tapınak dikdörtgen planlıdır (yaklaşık 15 m × 8,6 m) ve kazılarda Serapis, Dionysos, Herakles, İsis ve Kore gibi tanrı figürleri, mimari parçalar ve pişmiş toprak eserler ortaya çıkarılmıştır.
Bu kalıntılar dinî, sanatsal ve arkeolojik açıdan büyük önem taşır: Serapis kültünün Anadolu’daki izlerini ortaya koymanın yanı sıra, Helenistik dönemdeki kültürel etkileşimlerin bir sembolüdür. Tapınak günümüzde müze bahçesinde sergilenmektedir; alandaki düzenleme sade olmakla birlikte kalıntılar korunmuş ve ziyarete açıktır. Müzenin açık hava bölümünde yer alan bu kalıntılar, Sinop’un antik dönem dini yapıları arasında dikkat çekici bir örnektir.
9. Hamsilos Tabiat Parkı / Koyu – Karadeniz kıyısında, ormanlık ve deniz iç içe harika bir park.
Hamsilos Tabiat Parkı, Sinop’un yaklaşık 14 km batısında, Akliman mevkiinde yer alır. Karadeniz sahilinde, yeşil ormanlarla çevrili doğal koylarıyla dikkat çeken bu alan, 2007 yılında tabiat parkı olarak koruma altına alınmıştır ve Türkiye’nin 22. tabiat parkı unvanını taşır. Denizin kara içine girdiği estetik forma sahip ria tipi Hamsilos Koyu, “fiyord” benzetmeleri yapsa da teknik olarak gerçek bir fiyord değildir. Bu coğrafi özelliği, bölgeye hem görsel zenginlik hem de doğal çekicilik kazandırır.
Tabiat parkı, yalnızca muhteşem manzaralar sunmakla kalmaz; aynı zamanda zengin biyoçeşitliliğiyle de öne çıkar. Bölgedeki orman dokusu, kayın, meşe ve sahil çamı gibi ağaçlar yanı sıra 6 endemik bitki türüne ev sahipliği yapar; örneğin Sinop çiğdemi, yabani karanfil, sütleğen gibi türler burada büyür. Ayrıca yaklaşık 150 kuş türü burada barınmakta, göç etmekte veya konaklamaktadır; park, kuş gözlemciliği için de önemli bir noktadır.
Rekreatif faaliyetler açısından Hamsilos Tabiat Parkı; yürüyüş yolları, piknik alanları, seyir terasları, olta balıkçılığı alanları ve teknelerle koy gezintisi gibi çeşitli olanaklar sunar. Yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerce yoğun şekilde ziyaret edilirken, kış aylarında bile karla kaplandığında ortaya çıkan doğa manzarasıyla dikkat çeker; AA haberlerine göre kar yağışı sonrası görsel şölen yaşanmıştır.
10. Erfelek Tatlıca Şelaleleri Tabiat Parkı – Çok sayıda şelale ve yürüyüş rotalarıyla doğa harikası.
Erfelek Tatlıca Şelaleleri Tabiat Parkı, Sinop’un Erfelek ilçesine bağlı Tatlıca Köyü çevresindeki dar bir vadi boyunca sıralanmış 28 irili ufaklı şelaleden oluşan eşsiz bir doğal alan olup, 2011 yılında “tabiat parkı” olarak tescil edilmiştir. Alan yaklaşık 45–72 hektar büyüklüğünde, Karasu Çayı’nın teşekkül ettiği vadi boyunca uzanır ve yaklaşık 2 km uzunluğunda yürüyüş rotaları sunar. Şelaleleri baştan sona izleyen bir yürüyüş genellikle 2–2,5 saat sürmektedir ve bu parkur doğal patikalar, göletler, piknik ve seyir noktalarıyla zenginleştirilmiştir.
Flora ve fauna açısından park, zengin bir biyoçeşitliliğe sahiptir. Orman kesiminde kayın, meşe, gürgen, fındık, kestane, göknar gibi ağaç türleri yoğunlukta bulunur. Ayrıca kızılcık, muşmula, böğürtlen ve sarmaşık gibi bitkiler doğal alt örtüye katkı sağlar. Fauna tarafında ise karaca, domuz, kurt, çakal, tilki, vaşak, sansar, gelincik, tavşan, sincap gibi memeliler parkta yaşar. Kuş türleri arasında çulluk, bıldırcın, kestane kargası, sakarmeke, doğan, baykuş, karga, tahtalı güvercin, ağaçkakan ve ördekler gözlenebilir. Ayrıca, sürüngenler ve alabalık gibi su ürünleri de bu çeşitliliğe dahildir.
Rekreatif imkanlar bakımından park, ahşap yürüyüş yolları, seyir terasları, kır kahvesi, büfeler, restoranlar, tuvaletler, oyun alanları, otopark gibi tesislerle donatılmıştır. Doğa yürüyüşü, fotoğrafçılık, piknik, serin göletlerde yüzme ve kamp gibi aktiviteler doğaseverler için uygundur. Yürüyüş sonunda, zirve manzarasına karşı yer alan çay bahçesinde dinlenmek ve yöresel ürünleri tatmak da mümkündür.
11. Akgöl Tabiat Parkı – Ayancık ilçesinde yer alan küçük göl ve çevresi.
Akgöl Tabiat Parkı, Sinop’un Ayancık ilçesinin güneyinde, Akgöl mevkiinde yer alan yaklaşık 40 hektarlık bir alanı kaplar ve 28 Mayıs 2018 tarihinde resmî olarak tabiat parkı ilan edilmiştir. Göl, Çatalmeşe ve Kayadibi derelerinin birleşmesiyle oluşturulan yapay bir gölet olarak doğmuştur ve yaklaşık 2 hektar büyüklüğündedir. Park, bölgedeki doğal orman örtüsüyle çevrili olup, yükseltiye göre farklı bitki türlerinin dağılımı görülür.
Park, Ayancık ilçe merkezine ~42 km, Sinop şehir merkezine yaklaşık 100 km mesafede yer alır. Parka ulaşımın büyük bir kısmı asfalt yolla sağlanmakta, son birkaç kilometre ise stabilize orman içi yol niteliğindedir. Ziyaretçiler özel araçla gelebileceği gibi, bazı minibüs hatları da Sinop ve çevre ilçelerden Ayancık’a ve sonrasında Akgöl’e erişim sağlar.
Doğaseverler için ideal bir ortam sağlayan parkta piknik alanları, orman içi yürüyüş yolları ve göl kenarında dinlenilebilecek açık alanlar bulunur. Ayrıca kamp imkânları da mevcuttur; göl çevresinde çadır kurmak, yıldızların altında konaklamak ve sabah kuş cıvıltılarıyla uyanmak gibi deneyimler yaşanabilir. Fotoğrafçılar için Güneş’in yansımasının göl üzerinde yarattığı görüntüler, özellikle gün doğumu ve batımı zamanlarında oldukça etkileyici kareler sağlar. Ayrıca avlanılabilen sazan ve yayın gibi balık türleri gölde bulunmakta ve balık tutmak da ziyaretçiler için bir seçenek sunmaktadır.
12. Sarıkum Gölü – Kuş çeşitliliğiyle bilinen doğa gölü.
Sarıkum Gölü (Sarıkum Tabiat Koruma Alanı), Sinop Yarımadası’nın batısında, Sarıkum Köyü yakınlarında yer alan doğal bir lagün gölüdür. Tektonik hareketler sonucu oluşan eski bir körfezin, karayel rüzgarlarıyla taşınan kumulların oluşturduğu kıyı setiyle kapanması sonucu şekillenmiştir. Göl yaklaşık 102 hektar su alanı ile birlikte toplamda 184 hektar genişliğinde bir sahayı kaplar ve derinliği ortalama 2 m’dir. Göl ile deniz arasında halen yaklaşık 25–30 metre uzunluğunda bir boğaz bağlantısı bulunmakta, ancak kumullara bağlı olarak bu bağlantı zaman zaman kapanabilmektedir.
Sarıkum, Önemli Kuş Alanı (ÖKA) olarak tanınmakta ve içinde barındırdığı biyolojik çeşitlilik ile dikkat çekmektedir. Alanda yapılan araştırmalarda 233 farklı kuş türü saptanmış; dikkat çeken türler arasında tepeli karabatak, dikkuyruk ördeği, küçük gümüş martı ve su tavuğu yer almaktadır. Ayrıca göl, su kuşlarına kışlama, konaklama ve üreme alanı sağlaması nedeniyle hem yerli hem göçmen birçok tür için vazgeçilmez bir habitat oluşturur; zaman zaman toplamda 20.000’den fazla su kuşunun kışı geçirmek için burada toplandığı bilinmektedir.
Ekosistem açısından Sarıkum, sadece kuşlarla değil aynı zamanda kumul, bataklık, orman, sulak çayırlar ve deniz kıyısı gibi farklı habitatları bir arada barındırır. Bu çeşitlilik; nadir ve endemik bitki türlerine, sürüngenlere, böceklere, kelebeklere, memelilere ve diğer hayvanlara ev sahipliği yapmaktadır. Örneğin karaca, yaban domuzu, tilki, sansar, sincap gibi türler bölgede yaşar.
Ziyaretçiler için Sarıkum, özellikle kuş gözlemciliği açısından oldukça popülerdir. Kuş gözlem noktaları, yürüyüş rotaları ve doğal manzarasıyla doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılığa elverişli bir ortam sunar. Ayrıca göl, denizle olan nadir bağlantısının yanı sıra olağanüstü doğa dokusuyla Sinop’un doğal anlamda öne çıkan alanlarından biridir.
13. Akliman Plajı / Milli Parkı – Doğa yürüyüşleri ve deniz keyfi için ideal.
Akliman Plajı ve Milli Parkı (Akliman Mesire Alanı), Sinop’un Akliman bölgesinde yer alan, denizle iç içe doğal bir güzelliktir. Burası, “Ak liman” (denizin içeri doğru yaptığı haliç) formuyla doğal bir koy yaratır; teknelerin dingin bir şekilde konumlanması ve dalgasız deniziyle adıyla müsemma bir huzur alanıdır. Bu bölge milli park statüsündeki bir mesire yeri olarak düzenlenmiştir; yemyeşil alanlar ve ağaçlarla çevrili, banklı ahşap piknik masalarıyla çevrili ortam ile şehirden kısa sürede kaçmak isteyenler için ideal bir kaçış noktasıdır.
Doğa yürüyüşleri ve deniz keyfi bir arada sunulur: kıyıya paralel yürüyüş yolları ve piknik alanları mevcut olup, denize giriş genellikle iskeleden yapılır; bu nedenle yüzme bilmeyenler için dikkatli olmak gerekebilir. Akliman, yaz aylarında Sinop halkı tarafından hem denize girilip hem de piknik yapılabilen, kampçılar tarafından da tercih edilen bir gölgelik dinlenme alanı olarak bilinir; ücret gerekliliği olmadığından geniş kesimlere ulaşabilir. Ayrıca alan içindeki düzenleme ve doğal liman yapısı, deniz ve doğayı birlikte deneyimlemek isteyenler için büyük avantaj sağlar.
14. Karakum Plajı – Şehir merkezine yakın popüler plajlardan biri.
Karakum Plajı, Sinop şehir merkezine yaklaşık 2–3 km mesafede, kolay ulaşılabilir konumuyla dikkat çeken siyah kumlu bir plajdır. Siyah renkteki kumlar, volkanik kökenli mineraller içerir ve romatizma ya da siyatik gibi rahatsızlıklara fayda sağladığına inanılmaktadır. Plaj sakin ve huzurlu bir atmosfere sahiptir; bu nedenle özellikle hafta sonu Sinopluların favori kaçış noktalarından biridir. Su yavaş derinleştiği için çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için de uygundur.
Altyapı açısından Karakum Plajı; duş, tuvalet, soyunma kabini, şemsiye ve şezlong gibi imkanlara sahiptir. Ayrıca kafe ve büfe benzeri küçük tesisler de hizmet vermektedir . Yaklaşık 280 m uzunluğu ile oldukça geniş bir kıyı şeridi sunar. Giriş genellikle ücretsizdir; tesis kullanımı ya da şezlong kiralama gibi opsiyonel ücretler olabilir.
15. Sarıkum, Mobil, Korucuk, büyük Gerze plajları – Bölgedeki diğer popüler plajlar.
Sarıkum Plajı (Sarıkum Tabiatı Koruma Alanı)
Sinop’a yaklaşık 25 km uzaklıkta bulunan bu geniş kumsal, yeşil ile mavinin birleştiği doğal bir ortam sunar. Geniş alanı ve sakin atmosferiyle, kafa dinlemek isteyenler için idealdir. Plaj ücretsiz olup sadece temel olanaklar (tuvalet, otopark) mevcuttur. Bu bölge aynı zamanda Sarıkum Gölü gibi sulak alanları içerdiğinden, doğal yürüyüş ve gözlem açısından da değerlidir.
Mobil Plajı / Korucuk Plajı
Sinop merkezine sadece yaklaşık 2–3 km mesafede, Gelincik – Korucuk mevkiinde yer alır. 250 m uzunluğunda, ince kumlu ve Kristal berraklığında denizi ile bilinir. Şezlong, şemsiye, duş, tuvalet, kafe/restoranlar gibi iyi donanımlı hizmetleri vardır. Sığ su yapısı ve temizlik seviyesiyle çocuklu aileler için çok uygun bir seçenektir.
Büyük Gerze Plajı
Gerze ilçesinde, Sinop şehir merkezine yaklaşık 37 km uzaklıkta yer alan plaj, ormanla çevrili güzel bir sahil sunar. Beton zeminli, temiz ve tesisli yapısıyla dikkat çeker; tuvalet, otopark gibi altyapı mevcuttur. Karavanlı tatil için de tercih edilen bu plaj, sessizlik ve doğaya yakınlık arayanlar için uygundur.
16. İnceburun Feneri & İnceburun – Türkiye’nin en kuzey ucu, dramatik deniz manzarasıyla ünlü.
İnceburun, Karadeniz’e uzanan Sinop Yarımadası’nın kuzeybatı ucunda yer alır ve Anadolu’nun en kuzey noktası olarak bilinir; Sinop şehir merkezine yaklaşık 20–25 km uzaklıktadır. Volkanik lav ve aglomeraların oluşturduğu dik falezlerle çevrili etkileyici bir coğrafyaya sahiptir; bu coğrafya, çevresindeki sarp kayalık sahilleri ve doğayla bütünleşmiş bir kıyı siluetiyle benzeri nadir yerlerden birisidir. Buradaki Davşan Adası, Türkiye’nin en kuzey ucunda yer alan küçük bir kaya parçasıdır.
İnceburun üzerinde yer alan İnceburun Feneri, 1863 yılında inşa edilmiş olup, deniz seviyesinden yaklaşık 26 m, yerden 9–12 m yükseklikte konumlanır ve 20 saniyede dört beyaz ışık (4 flaş) özelliğine sahiptir. Denizciler için hâlâ önemli bir seyrüsefer ışığı olarak görev yapmakta olup, fenerin bakımı cümlelerdir beş kuşaktır Çilesiz ailesi tarafından sürdürülmektedir. Fenerin kendisi ziyarete açık olmakla birlikte, kule kısmı halka kapalıdır.
Manzara ve ziyaret deneyimi açısından İnceburun, denizle bütünleşen dik kayalıkların sunduğu panoramik görüntülerle özellikle gün doğumu ve gün batımı anlarında büyüleyici bir görsel şölen sunar. Doğa yürüyüşleri, fotoğrafçılık, belki piknik ve kamp gibi açık alan aktiviteleri için uygun alanlar içerir. Ziyaretçiler, Sinop merkezinden (veya Akliman rotasından) rahatlıkla erişebileceği bu göze çarpan doğal ve kültürel yapıyı gezi planlarına dahil edebilirler.
17. Diyojen Heykeli – Ünlü filozof Diogenes’i simgeleyen heykel, şehir merkezi girişinde yer alır.
Diyojen Heykeli, ünlü Antik Yunan filozofu Diogenes of Sinope’yi (yaklaşık MÖ 412–323) simgeleyen etkileyici bir anıttır. Heykel, Sinop Yarımadası’nın ana kara ile birleştiği dar boğazın tam merkezine, yani şehrin giriş noktasına inşa edilmiştir ve 2006 yılında açılmıştır. Heykeli, Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Turan Baş tasarlamıştır; heykelin yüksekliği yaklaşık 5,50 metredir. Diogenes, fıçı içinde oturur vaziyette değil; fenerini elinde tutarak dürüst bir insan arayışını, yanında sadık köpeğiyle birlikte tasvir edilmiştir — bu duruş, felsefesinin simgesi hâline gelen “dürüst insan aramak” eylemini ifade eder.
Bu heykel, yalnızca bir sanat eseri değil, Sinop’un tarihî ve kültürel kimliğinin simgelerindendir. Yer olarak Sinop’un en dar boğaz noktasında, deniz manzarasına nazır bir konumda durmaktadır ve hemen yanı başındaki Tarihi Sinop Cezaevi ve kale duvarları ile birlikte önemli tarihi rotalara entegre edilmiştir. Heykelin açılışı sonrası bazı çevreler tarafından, Diogenes’in dürüst insan arayışına atıfta bulunması ya da onun filozof statüsü nedeniyle eleştiriler de olmuştur; yine de, Sinop Belediye Başkanı bu sembolik figurü “şehre kültürel kazanç” olarak tanımlamıştır.
18. Boyabat Kalesi – Sinop il sınırındaki etkileyici kale, antik tarihe sahip.
Boyabat Kalesi, Sinop’un Boyabat ilçesinde, Gökırmak Vadisi üzerindeki sarp kayalık tepelerden birinde yer alan tarihi bir yapıdır. İlk temelleri M.Ö. 7. ya da 6. yüzyılda Paflagonyalılar tarafından atılmıştır; kale daha sonra Roma ve Bizans dönemlerine tanıklık etmiş, günümüzde ise yapısal hâliyle esas olarak Osmanlı dönemi özelliklerini taşımaktadır. Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları tarafından 1987 yılında tescillenmiş olan bu kale, 2018’de “Türkiye’nin en görkemli 13 kalesi” listesine dahil edilmiştir.
Kalenin konumu, boyabat kasabasına hâkim bir yükseklikte olması sebebiyle dikkat çeker; duvarları doğal kayalarla bütünleşik şekilde inşa edilmiştir. Alt kısmında yer alan ve Roma dönemine uzanan yer altı tünelleri ve yeraltı şehri, savunma ve su ulaşımı gibi amaçlarla kullanılmış olabilir. Günümüzde kale, açık hava müzesi olarak ziyaretçilere açıktır; dışarıdan manzara ve yapı izlenebilir, içi ise daha sade olmakla birlikte tarihi atmosferin tadı alınabilir.
19. Paşa Tabyası – Yarı ay şeklinde deniz kıyısında savunma yapısı; güzel deniz manzaraları.
Paşa Tabyası (Pasha Bastion), Sinop Yarımadası’nın güneydoğusunda, Karakum yolu üzerinde yer alan, yarım ay biçimli Osmanlı dönemi savunma yapılarından biridir. 19. yüzyılda, özellikle Osmanlı-Rus çatışmaları sırasında Sinop Limanı ve tersanesinin güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiştir. Üst kısmında 11 adet top yuvası bulunan tabyanın alt bölümünde ise cephanelik, koğuşlar ve mahzenler yer alır — bu yapısıyla hem denizden hem de karadan yapılabilecek saldırılara karşı stratejik bir üs görevi görmüştür.
Yapısı itibarıyla, yer yer volkanik kayalarla bütünleşmiş ve hilal (yay) tipi tabya mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir; bu formu kuşbakışı açıdan net şekilde görebilirsiniz. Tesis günümüzde turistik alan olarak düzenlenmiş, bazı bölümleri ziyarete açık olup hatta çevresinde yeme içme ve etkinlik organizasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca Sinop şehir merkezine yaklaşık 2 km mesafede yer alması, kolay ulaşılabilirlik açısından büyük avantaj sağlar.
20. Şahin Tepesi – Şehri kuşbakışı izlemek için ideal nokta.
Şahin Tepesi, Sinop’un Gerze ilçesinde yer alan ve şehri adeta kuşbakışı izlemenizi sağlayan bir seyir noktasıdır. Kefevi Mahallesi yakınlarındaki bu tepe, Gerze’nin en yüksek noktalarından biri olup çevresine hakim manzarasıyla tanınır. Buradan hem Karadeniz’in mavisi hem de yemyeşil ormanlarla çevrili kıyılar net biçimde izlenebilir; özellikle gün batımı anlarında gökyüzünün kızıl tonlara bürünmesiyle doğa adeta büyüleyici bir şölen sunar.
Tepede ayrıca bir seyir terası ya da kafe de bulunur; bu alanda çay, kahvaltı veya hafif atıştırmalıkla birlikte manzara keyfi yapılabilir. Ziyaretçiler sıklıkla semaver çay eşliğinde sessiz bir dinlenme molası verir, fotoğraf çeker ve gün batımının tadını çıkarır. Yorumlar da bu yeri şöyle tarif eder: ziyaretçilerin “ilk uğraması gereken yer” olarak görmesi ve “Sinop’u komple görebilmek” için tek başına bile değerli oluşu buna örnektir.